Yeni tanımlanan bir otoimmün hastalık: IGG4 ilişkili hastalık

Japon bilim insanları tarafından birkaç yıl önce tanımlanan IGG4 ilişkili hastalıklar gün geçtikçe kılık değiştiriyor. Sağlık Bakanlığı politikaları ise Türkiye’deki hastaların hayatıyla oynuyor.

Hazel Zeynep Kurada - bilimsoL

Vücudu mikroplardan korumak için evrilmiş bağışıklık sisteminin, anormal faaliyete geçerek dokulara saldırdığı hastalıklara otoimmün hastalık deniyor. Sedef, çölyak, tip 1 diyabet, romatoid artrit, Behçet gibi hastalıklar, akyuvarların anormal davranışından kaynaklanan hastalıklara birer örnek.

Bu tip hastalıkların sebeplerinden biri immünglobülinler, diğer ismiyle antikorlar. Vücudumuz gibi bu proteinler de “akıllı tasarlanmış” değil, sadece evrimin bir ürünü.

İmmünglobülinler vücuda giren yabancı unsurlara bağlanan bir protein tipi. B hücresi isimli özel akyuvarlar tarafından üretiliyorlar. İmmünglobülinler mikroba bağlandıklarında, bunu etkisiz hale getiriyor ya da mikrobun öldürücü akyuvarlar tarafından yok edilmesi için işaret veriyor.

Ancak ne yazık ki immünglobülinler bazen vücudun kendi hücrelerine bağlanıp, akyuvarların kendi hücrelerimize saldırmasına yol açabiliyor.

IGG4 İLİŞKİLİ HASTALIK

İmmünglobülin G4 ilişkili hastalık da nadir görülen, Japon bilim insanları tarafından henüz çok yeni tanımlanmış bir otoimmün hastalık grubu. Hastalık grubu deniliyor çünkü bundan 10 yıl öncesine kadar belli bir organa özgü birbirinden farklı hastalıklar olduğu zannedilirken, yapılan araştırmalarla çok sayıda hastalığı çatısı altında barındıran bir hastalık grubu olduğu ortaya çıktı. Bu açıdan da geniş bir yelpazesi var ve neredeyse vücuttaki tüm organları hedef alabiliyor.

Tipik patolojik bulgular ve artmış IGG4 düzeyleri ile seyreden sistemik bir hastalık olmasının yanı sıra, çeşitli kanser türleri ve otoimmün romatizmal hastalıkları bile taklit edebiliyor. Bunun yanında IGG4 ilişkili hastalık, kötü huylu tümörler ve yumuşak doku tutulumlarına neden oluyor ve daha da sıklıkla lenfoma, böbrek ve akciğer kanseri ve akut pankreatit (pankreas inflamasyonu) ile de ortaya çıkabiliyor.

TEŞHİS VE TEDAVİ 

Medikal arşivler ve tanımlamalar, IGG4 ilişkili hastalıkların 1800’lü yıllarda bile var olduğuna işaret ediyor. Ancak henüz çok yeni tanımlanmış olması nedeniyle, bu tarihten önce hastalara sıklıkla yanlış tanı ve tedaviler uygulanıyordu. Hastalık belirli aralıklarda ataklarla seyrediyor. B hücrelerinin vücutta salınmasıyla baş gösterdikten sonra hastalığın hangi organa isabet edeceği tam bir muamma. Üstelik bir önceki atak bir sonraki ataktan tamamen farklı da olabiliyor. Bu açıdan da erken teşhis ve tedavi hayati önem taşıyor.

Hastalığın çoklu organ tutulumlarına neden olması açısından multidisipliner yaklaşım ve çok merkezli ekip çalışması hastalar için çok önemli. Teşhis için tutulum gösteren organlardan alınan biyopsilerin ve kanda IGG4 düzeylerinin incelenmesi ilk seçenek. Ama genel çerçevede hastalığın kendisi kadar teşhisi de zor. Sonrası… Teşhis konulan hastaların ömür boyu sık aralıklı kontrol altında olması gerekiyor.

Birçok otoimmün hastalık gibi IGG4 ilişkili hastalıkların da kesin bir çözümü yok çünkü genetik kökenli. İdame tedaviler ve baskılayıcı geçici tedaviler ile kontrol altına alınabiliyor.

Massachusetts General Hospital Romatoloji bölümünden Prof. Dr. John Stone geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir açıklamada, bu hastalıkta yeni sağaltım yöntemleri geliştirilmesi gerektiğinin altını çizmişti. Mevcut tedaviler hastalığın isabet ettiği organ ve alınan yanıtlara göre değişiklik gösteriyor. Birincil tedavide glukokortikoidler (kortizon / steroid) tercih ediliyor. Eğer hastalık steroide direnç gösteriyorsa azatiyoprin ya da mikofenolat mofetil gibi bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavilere geçiliyor. Tekrarlayan veya çok daha dirençli hastalığı olan olgularda rituksimab (Rituxan®) ya da bortezomib tedavileri bu hastalık için son çare.

RİTUKSİMAB: SON (12) ÇARE Mİ?

Dirençli IGG4 hastaları için Rituksimab etken maddeli kemoterapi grubundaki ilaçlar, Türkiye’de ve yurt dışında en çok tercih edilen son çare. Bu nedenle de hekimler hastalığı olabildiğince birincil seçeneklerle baskılamaktan yana.

Yine de bazı durumlarda sürekli Rituximab kullanımı zorunlu hale geliyor. Bu tedaviyle B hücreleri geçici olarak baskılanıyor. Ancak Rituksimab etken maddeli ilaçlar yalnızca 6 ay süreyle hastalığı uyutuyor. 6 ay sonra ise tüm koruyucu etkisi kayboluyor. Rituksimab tedavisinin diğer tüm kemoterapi grubu ilaçları gibi çok pahalı olduğunu da hatırlatalım.

Teşhisi zor, tedavisi yok, Türkiye’de IGG4 hastası olmak ise hepsinden daha zor. Çünkü Sağlık Bakanlığı son dönemde yapılan müthiş sağlık reformlarıyla (!) birlikte Rituximab’ı en fazla 12 kez karşılama kararı aldı. Üstelik Rituksimab etken maddeli ilaçlar IGG4 ilişkili hastalıkların yanı sıra, romatoid artrit, Wegener Sendromu ve çok çeşitli kanser hastalıklarının tedavisinde de yaygın kullanılıyor. Bu ilacı 6 ayda bir kullanmak zorunda olan IGG4 hastalarını düşünürsek, devletin bu hastalara ne kadar ömür biçtiğini hesaplamak zor değil…

Dahası, devlet Rituksimab’ı karşıladığı süre içinde de işi fazlasıyla yokuşa sürüyor. 12 seferlik Rituksimab için hala Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na endikasyon dışı ilaç başvurusu yapmak gerekiyor. Bu konuda ısrarla yeni bir düzenleme yapılmaması şöyle dursun, ilacı vakit kaybetmeden alması gereken hastalar kurumun esnek mesai saatleri nedeniyle aylarca buradan yanıt gelmesini bekliyor. Bekleme süresi öyle az da değil. Devletin bazen 1 ay, bazen daha uzun süre nazlandığı oluyor. 


Kaynaklar: 

ScienceDaily, 2013, “Common rheumatoid arthritis treatment may be effective in treating immunoglobulin G4-related disease”, American College of Rheumatology (ACR). (2013, October 27). Common rheumatoid arthritis treatment may be effective in treating immunoglobulin G4-related disease. ScienceDaily.

Zihni ve Keser, 2014, RAED Journal/RAED Dergisi, “İmmünglobülin G4 ilişkili hastalık”, doi:10.2399/raed.14.10820.