Bilimde ısrarcı olmak

Üretilen her bilimsel bilgi, insanlık tarihi boyunca var edilmiş, biriktirilmiş bilgilerin bir ürünüdür, devamıdır. Diğer bir ifadeyle, bilimsel bilgi, özünde toplumun bilgisidir, topluma aittir, toplumun ortak mülküdür. Bu nedenle bilimsel bilginin üretim süreci de toplumsaldır. Üretilen bilimsel bilgi sahipleriyle-toplumla en azından bu gerekçeyle paylaşılmalı, bu bilgiye herkes ulaşabilmeli ve…

İzge Günal

Bilgi üretim süreci zorluklarla doludur, zorludur. Bunu söylerken sadece bilgi üretmek için o konuda var olan tüm bilgilere sahip olmak için geçen yılları, iyi bir çalışma kurgulayabilmek için irili ufaklı çok sayıda çalışmaya katılıp yöntemi kavramak için verilen emeği, yine öğrenilebilir bir süreç olduğunu düşündüğüm şüpheci bakış açısına sahip olmayı kastetmiyorum; daha hipotez aşamasında araştırmacı birçok güçlükle karşı karşıya kalır: çalışmaya maddi destek bulmak, diğer işlerin yoğunluğundan çalışma için zaman bulmak, araştırma ekibini oluşturmak, ekibin motivasyonunu sağlamak zorundasınızdır. Sadece bu mu? Kullandığınız cihaz bozulur, bakımı yapılmamıştır; sonuçlar mantık dışı çıkar, aletin kalibrasyonu yapılmamıştır; deney hayvanları ölür, yemleri verilmemiştir…Bunlar yetmezmiş gibi herhangi bir aşamada yönetimden görülen lüzum üzerine çalışmanın durdurulduğunu belirten bir yazı alabilirsiniz. Bu durumda ancak inat edenler, ısrar edenler bilim yapabilir.

Geçtiğimiz aylarda Kocaeli Tabip Odası Onur Hamzaoğlu’nun hazırladığı “Kocaeli’nde Sanayi Doğa ve İnsan” isimli bir kitabı yayınladı. Hamzaoğlu’nu bu satırları okuyan herkesin tanıdığını düşünüyorum; Dilovası’nda sanayinin yarattığı çevre kirliliğinin insan sağlığına etkileri ve özellikle kansere yol açtığını gösteren çalışmalarıyla hepimizi uyarmış ve başına gelmeyen de kalmamıştı. Kitapta bu sorun ayrıntılarıyla ele alınıyor. Kişisel düşüncem, kitaba bir önceki paragrafta anlatmaya çalıştığım açıdan, bilimde ısrarcı olmak açısından da bakılabileceği. Hatta bu açıdan kesinlikle bakılması gerektiği.

Ufak tefek sorunlar bir yana, Hamzaoğlu ve ekibine ilk ciddi sıkıntıyı Kocaeli Sanayi Odası çıkartıyor; emisyon içerik ve miktarlarının hesaplanması için gerekli ve gizli olmayan verileri “ticari sır” gerekçesiyle vermiyor. Bunun üzerine çevre müdürlüğünün denetim verilerini kullanıp, bölgedeki sanayiden kaynaklanan çevresel tehlikeleri anlatan ilk makalelerini yayınlıyorlar. Sonrasında ölüm kayıtlarından bir sonuca ulaşmaya çalışıyorlar ama bu kez de karşılarına verilerin güvenilirliği sorunu çıkıyor ve çalışmayı tamamlayamıyorlar. Yılmıyorlar, ölçeği küçültüp Dilovası’ndaki ölüm nedenlerini araştırıyorlar ve ortaya bugün hepimizin bildiği çarpıcı sonuçların ilk bulgularına ulaşıyorlar: Kanser, Dilovası’ndaki ölümlerin yüzde 32.3’ünü oluşturmaktadır (Bu oran dünyada yüzde 12.5, Türkiye’de yüzde 12.9 dur).

Bunun üzerine ölenlerin aileleri ile tek tek görüşerek verileri kontrol ediyorlar ve sonuç çok değişmiyor: yüzde 33! İl sağlık Müdürlüğü’nün diğer ilçeler için yayınladığı kanserden ölüm oranlarına baktıklarında ise sanayileşme ile kanser arasında birebir bağlantı olduğunu görüyorlar. Örneğin, herhangi bir sanayi kuruluşunun olmadığı Kandıra’da bu oran sadece yüzde 7.6 ‘dır o dönemde.

Ve süreç böyle sürüp gidiyor. Ekibin önüne hep engeller çıkıyor, projeleri iptal ediliyor, kaynakları kesiliyor, haklarında karalama kampanyaları başlatılıyor, yargılanıyorlar, ama hiç yılmıyorlar, kaynak mı yok, emek yoğun çalışmalarla sorunu çözüyorlar; zaman mı yok; konuya daha basit yaklaşım yolu buluyorlar; izin mi verilmiyor, başka bir projeyle konunun arkasından dolanıyorlar…Lafı uzatmayayım, sonuçta tüm dünya Dilovası’ndaki çevre sorunlarının öğreniyor çünkü Hamzaoğlu ve arkadaşları yılmadan, usanmadan inat ve ısrarla konunun üstüne gitmiştir.

Son sözü kitaba bırakayım: “Üretilen her bilimsel bilgi, insanlık tarihi boyunca var edilmiş, biriktirilmiş bilgilerin bir ürünüdür, devamıdır. Diğer bir ifadeyle, bilimsel bilgi, özünde toplumun bilgisidir, topluma aittir, toplumun ortak mülküdür. Bu nedenle bilimsel bilginin üretim süreci de toplumsaldır. Üretilen bilimsel bilgi sahipleriyle-toplumla en azından bu gerekçeyle paylaşılmalı, bu bilgiye herkes ulaşabilmeli ve kullanabilmelidir”. Motivasyon kaynağı böyle olunca ısrar ve inat kaçınılmazdır.