Matematik ve bilimde kadınlar

Bilim dünyasındaki cinsiyet eşitsizliğinin göstergeleri: Kadınların istihdamı ve ücretleri, çalışma başlıkları ve teorik üretimi, araştırma süreçlerinde yaşanan ayrımcılık.

soL - Bilim ve Aydınlanma

Düşünce ve bilim tarihindeki yazılı kayıtlara bakıldığında kadınların oldukça nadir yer aldığı görülüyor. Antik Çağda ve duraklamadan sonraki Rönesans Döneminde bilinen az sayıdaki düşünür veya bilimci Aspasia, Hypatia ve Nogarola gibi örneklerdir. Bu durum aydınlanma çağı ile bir miktar değişmiş olsa da, esas insanın üretim sürecine kolektif olarak katılmasını sağlayan sanayileşme ile ivme kazanmıştır.

19. yüzyılda okumak hâlâ zengin sınıfların ayrıcalığı iken dar olanaklarla okumaya çalışan kadınlar eşitlik ateşinin yayılmasına katkı sağladılar. Kadınlar bir yandan “eşit işe eşit ücret” gibi temel haklar için kolektif mücadele verdiler. Örneğin Amerika’daki tekstil işçilerinin direnişi ve ödedikleri bedel nedeniyle “Dünya Emekçi Kadınlar” gününü anıyoruz, bir mücadele günü olarak görüyoruz. Diğer yandan toplumsal mücadelenin yükseldiği atmosferde eşitlik fikrinin yaygınlaşmasıyla kadınlar da ileri düzeyde eğitim almaya çalıştılar.

Diferansiyel denklemler üzerine önemli çalışmalar yapan Sofya Kovalevskaya okumak için evlenmiş ve ancak Rusya dışında eğitim alabilmiştir. İşçi sınıfı mücadelesi içinde öncü misyon üstlenen, hem teorik çalışmalar hem de politik öncülük yapan Rosa Luxemburg ise matematik ve felsefe okumuştur. Polonyum, radyum gibi elementleri keşfeden ve radyoaktivite üzerine çalışmalarıyla Nobel Ödülü alan Marie Curie de üniversite okumak için Polonya’dan Fransa’ya gider. Çok zor koşullarda Sorbone Üniversitesi’nde ders verir, ancak kürsü sahibi olmak için çetin bir mücadele bu başlıkta da sürecektir.

Yaklaşık iki yüz yıldır süren toplumsal mücadelelerin etkisi ve iş gücündeki nicel ve nitel ihtiyaçlar kadınların insani ve özlük haklarını zenginleştirmiştir. Kadın ve erkek eşitliği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Yetersizliği ise öyle ağırdır ki bugün dahi çarpıcı olaylar yaşayabilmekteyiz. Örneğin DNA’nın yapısal çözümlemesinde çok önemli rolü olan Rosalind Franklin’in çalışmaları, 50 yıl sonra hâlâ bu çalışmaları atıf yapmaksızın kullanmış olan ırkçı James Watson’ın gölgesinde kalabiliyor.

DÜNYADA GENEL DURUM

Günümüzde kadınların araştırma ve geliştirme süreçlerine katılımı yükselmiş olsa da çok az alanda ve ülkede cinsiyetler arası eşitlik bulunmakta. 2016 yılı Birleşmiş Milletler istatistik rakamlarında, tam zamanlı ve yarı zamanlı ayrımı yapmaksızın, dünyadaki araştırmacıların sadece yüzde 28,8’ini kadınlar oluşturuyor.

Araştırmacılar doğa bilimleri, matematik, mühendis, sağlık, sanat ve sosyal bilimler alanından olabilirler. Bu alanlar arası da eşitsizlik söz konusudur. Kadınlar ağırlıklı olarak sosyal bilimler ve sağlık alanına yönelmiş, matematik ve bazı mühendislik alanlarında nadir olarak bulunmaktadırlar. Üstelik, örneğin Avrupa Birliği üyesi ve aday üye ülkeler arasında tüm araştırmacıların yüzde 45’i doğa bilimleri ve matematik alanında çalışıyor görünüyor. Yaklaşık yüzde 40’ı hukuk, antropoloji, eğitim ve sanat alanında araştırmacı, geri kalan araştırmacılar ise sağlık alanından.

Araştırmacı olabilmiş kadınlar arasında görev ve pozisyon açısından yükselmek de erkek araştırmacılara göre oldukça düşük kalmakta. Genellikle kadınlar ya anne olmayı erteledikleri süre boyunca çalışabilmekte ya da araştırmacı pozisyonda kalma süreci uzadıkça başka alanlara geçmekteler.

Yine bir çalışmada makale konuları ve yazarlığında cinsiyet dağılımı için PubMed gibi akademik yayın portalında büyük veri incelemesi yapılmış. Makale yazımını yarıdan fazlasını kadınların yaptığı alanlar hemşirelik, ebelik, eğitim, beslenme olurken hesaplamalı biyoloji, astrofizik, fizik, matematik, bilgisayar bilimleri gibi alanlarda kadınların makale yazımı yüzde 20’lerin altına düşmekte.

Bir başka çarpıcı veri ise AB ülkeleri arasında araştırmacı kadın oranlarındaki görünür farklılık. Almanya ve Fransa’da kadın araştırmacıların oranı dünya ortalamasının çok az altında, sırasıyla yüzde 28 ve yüzde 27. Avusturya, İsveç, Belçika, İtalya, Norveç ve İngiltere gibi ülkelerde giderek yükselen bir oran görülse de ancak yüzde 40’a erişiyor. Kadın araştırmacı oranının yarı yarıya yaklaşması ise eski sosyalist ülkelerde görülüyor. Örneğin Arnavutluk, Romanya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Litvanya ve Letonya. Bütün bu ülkelerin nüfusları birbirinden çok farklı olsa da doktora ve doktora sonrası araştırmacı oranı göstergelerde yakındır.

SOSYALİST TOPLUMDA DURUM

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği üzerine yapılan incelemelerde kadınların toplumsal yaşama katılımının devrimle birlikte hızla yükseldiği görülüyor. 1960’larda yazılan UNESCO raporunda SSCB’de ilk yıllardan beri sürekli yükselen araştırmacı rakamları verilmekte. 1950’lerde 160 bin civarında olan araştırmacıların içinde kadınların oranı yüzde 40’lara yaklaşmış. Bugün Küba Sosyalist Cumhuriyeti’nde araştırmacıların ve alanda görev üstlenenlerin yarısı kadınlardan oluşmakta, kimi başlıklarda bu oran yarıyı geçmektedir.

Kadının toplumda cinsiyetine göre aldığı sorumluluklar için sosyalist sistemde bu sorumlulukların toplumsal olarak bölüşülmesini sağlayacak mekanizmalar yaratılır. Bunların en başında çocuklar için emzirme odaları iki, üç yaşından itibaren kreşler çok önemli bir yer tutmaktadır.

Ücretler de “eşit emeğe eşit ücret” olarak kurumsal mekanizmalarla belirlendiği için cinsiyetler arası bir farklılık görülmez. Fakat kapitalist sistemin içinde devlet kurumları dışında çeşitli gerekçelerle farklı ücret seviyesi belirlenmekte. Gerekçeler ne olursa olsun araştırmalar kadınların, baskın olmayan etnik grupların her zaman daha düşük ücret alan taraf olduğunu gösteriyor.

Günümüzün "inovasyon" dünyasında herkesin bilim öğrenmesi gerektiği, kadınların bilimsel çalışmalarda daha fazla yer alması gerektiği propaganda edilse de bu propagandanın kendiliğinden aradaki boşluğu kapatmaya yarayacağını düşünmek için bir neden yok. Çünkü kapitalist sistemin bugüne kadarki pratiği kadınların emek süreçlerine katılımının arttığı her durumda kitlesel olarak ücretlerin düştüğünü göstermekte. Bu, serbest piyasa ekonomisinin temel kurallarından birini oluşturuyor.

TÜRKİYE’DE DURUM

Türkiye’deki araştırmacı profili üniversitelerin piyasa ile iç içe geçmesi için atılan adımlardan sonra hızla değişmiş görünüyor. Araştırma alanları doğa bilimleri ve sosyal bilimleri hâlâ yarı yarıya içerirken görünür bir şekilde yüksek lisans ve doktora öğrenci sayısı artmış bulunmakta. 2015 yılı rakamlarına göre her bin öğrenciden yirmi beşi yüksek lisansa devam ediyor. Doktora yapan öğrenci sayısı ise 80 bin civarına ulaşmış durumda. Bu rakamların içinde kadın araştırmacı oranı dünya ortalamasının üzerinde yüzde 37,3 olarak tespit edilmiş.

Ancak buradan olumlu sonuç çıkarmak için ne tür araştırmalar yapıldığına, bu araştırmaların hangi toplumsal ihtiyacı karşıladığına bakmak gerekiyor. Rakamların yüksek olmasının bir nedeni de "sürekli eğitim" vurgusu ile insanların işsiz kalmasının bahanesi olarak "eğitimsizliği" iddia etmeleri olabilir.


Kaynaklar:

BM istatistiği: http://uis.unesco.org/sites/default/files/documents/fs51-women-in-scienc...

AB istatistiği: https://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php?title=R_%26...  

Salary Structure Effects and the Gender Pay Gap in Academia

https://link.springer.com/article/10.1007/s11162-004-4137-1

Representation and Salary Gaps by Race-Ethnicity and Gender at Selective Public Universities https://journals.sagepub.com/doi/abs/10.3102/0013189X17726535

The gender gap in science: How long until women are equally represented?

https://journals.plos.org/plosbiology/article?id=10.1371/journal.pbio.20...

https://www.labmanager.com/news/2018/04/gender-inequality-is-drowning-ou...

https://sarkac.org/2018/03/sofya-kovalevskaya/

https://odatv.com/bir-devrimci-kadinin-inanilmaz-hayat-oykusu-0506161200...

http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/irkci-watson-turkiye-ye-geliyor-...

http://bilimveaydinlanma.org/toplum-sagliginin-hizmetinde-bilim-ve-tekno...

http://bilimveaydinlanma.org/sovyet-sosyalist-cumhuriyetler-birliginde-b...