Anadolu insanı ne kadar Neandertal?

60 bin sene önce yaşanan Neandertal karışımının Anadolu ve Ortadoğu insanlarında bıraktığı genetik izleri inceleyen bir makale, bölge insanında Neandertal DNA'sının Avrasya'nın başka bölgelerine göre az olduğunu ortaya koydu.

bilimsoL

Bundan 60-80.000 yıl önce bazı modern insan grupları Afrika’dan çıkıp Avrasya’ya yayıldıklarında, muhtemelen Orta Doğu coğrafyasında, Neandertallerle karşılaştılar. Sonuç, Neandertallerin yeni gelen göçmen Homo sapiens’lerle sevişmeleri oldu. Yüzbinlerce yıl önce ayrılmış iki soy bir nebze yeniden birbirine karıştı.

Afrika kökenli modern insanlar ile Batı Avrasya yerlisi Neandertaller arasında yaşanan bu tarihi sevişmelerden, Afrika kökenliler hariç tüm insanlara bir miktar Neandertal DNA’sı miras kaldı. Bugünün tüm Avrasyalılarının, Okyanusyalılarının ve yerli Amerikalıların DNA’larının %1 ila 3’ü Neandertal kökenli.

13 Ekim’de Genome Biology and Evolution dergisinde yayınlanan bir çalışma, Neandertal karışmasının Batı Asya insan popülasyonlarında bıraktığı izleri araştırıyor. Buffalo Üniversitesi ve ODTÜ’de çalışan Türkiyeli araştırmacılardan oluşan ekip, üç farklı veri seti ve yüzlerce insan genomunu inceleyerek Anadolu, Arabistan Yarımadası, İran ve Kafkasya’sında yaşayan insanlarda Neandertal DNA’sının seviye ve dağılımını belirlemiş.

BÖLGEMİZDE NEANDERTAL DNA’SI BİRAZ AZ

Makaleye göre, Batı Asyalı insan genomlarında Avrupalı, Orta Asyalı ve Uzak Asyalı insan genomlarına kıyasla biraz daha az Neandertal DNA’sı var. Neandertallerle insanlar arasındaki karışmanın Batı Asya’da gerçekleştiğini varsayarsak şaşırtıcı gözüken bir sonuç bu.

Diğer bir ilginç sonuç ise Batı Asya insan popülasyonlarının, taşıdıkları Neandertal genetik katkısı açısından ikiye ayrılmış görülmesi: Orta Doğu/Levant popülasyonları, İran, Türkiye ve Kafkasya popülasyonlarından ayrılıyorlar. Analiz sonuçlarına göre, Orta Doğu/Levant popülasyonları İran, Türkiye ve Kafkasya popülasyonlarına kıyasla daha da az Neandertal katkısı taşıyor.

SEBEP: AFRİKA’DAN YAKIN ZAMANLI GÖÇLER

Batı Asya’da çeşitlilik de yüksek: Batı Asya insanları genomlarında taşıdıkları Neandertal DNA’sı bakımından, Avrasya’nın başka bölgelerinden insanlara göre birbirlerinden daha farklılar. Neandertallık açısından birimiz diğerimize pek benzemiyoruz.

Araştırmacılar, bölgedeki düşük Neandertal genetik katkısının olası bir sebebinin Afrika’dan Batı Asya’ya göçler olabileceği fikrini değerlendiriyor. Fikrin sebebi, Afrika’nın yerli  popülasyonlarının Neandertallerle karışmamış, dolayısıyla hiç Neandertal katkısı taşımıyor olmaları. Haliyle Afrika’dan Batı Asya’ya gerçekleşmiş daha yakın zamanlı göçler (örneğin Osmanlı köle ticareti) Batı Asya popülasyonlarındaki Neandertal DNA’sını zaman içinde “seyreltmiş” olabilir.

Bu ihtimali test etmek için araştırmacılar, Batı Asya popülasyonlarındaki Afrikalı genetik katkısıyla ortalama Neandertal katkısını karşılaştırıyor ve ters orantı buluyorlar. Bir başka deyişle daha fazla Afrikalı genetik katkısı taşıyan bireyler, daha az Neandertal DNA’sı taşıyor. Bu bulgu, Afrika’dan gelen yakın zamanlı göçlerin Batı Asya insan genomlarındaki Neandertal katkısını seyrelttiği hipotezini destekliyor.  

“HERKES BİR BAŞKA NEANDERTAL”

Neandertallerle insanlar arasındaki karışmadan bu yana yaklaşık 2000 nesil geçmiş. Her bir nesilde insan genomlarında kalan Neandertal DNA’sı genetik rekombinasyonla parçalanıyor ve yavrulara farklı parçalar aktarılıyor. Bu nedenle her bir insan genomunda Neandertallerden miras kalan DNA dizileri, genomun farklı bölgelerinde bulunuyor. Yani ortalamada herkes %1-3 Neandertal DNA’sı taşısa da, her birimizde Neandertal mirası farklı gen bölgelerinde bulunuyor.

Çalışmanın ikinci kısmında ekip bu farklı Neandertal DNA’sı bölgelerini incelemeye koyuluyor. Daha önce dizilenmiş 16 Türkiyeli genomunu kullanarak, bu genomlarda Neandertal’dan gelen DNA bölgelerinin haritasını çıkarıyolar. Araştırmacılar toplamda 3221 farklı Neandertal DNA dizisi (kırılmadan miras kalmış nükleotit dizileri, teknik adıyla haplotipler) buluyorlar. Bu Neandertal mirasının üçte biri ilk defa bu çalışmada tespit edilmiş.

DOĞAL SEÇİLİM NEANDERTAL GENLERİNİ ELEDİ Mİ?

Burada kaydadeğer bir gözlem, Neandertal haplotiplerinin çoğunlukla gen içermeyen, işlev taşımayan DNA bölgelerine denk gelmesi. Bu örüntü başka çalışmalarda da gözlemlenmişti. Bunun en olası açıklaması, genlere denk gelen, yani işlevsel Neandertal DNA’sının nesiller boyunca “elenmiş” olması.

Makalenin ilk yazarı doktora öğrencisi Özgür Taşkent, “Neandertal genomlarının modern insan gelişimine zarar veren öğeler taşıdığına işaret ediyor,” diyor. “Neandertal genomlarında zaman içinde zararlı varyasyon birikmiş olabilir.”

Bir diğer deyişle, işlevsel Neandertal haplotipleri insan popülasyonlarına aktarıldıktan sonra doğal seçilim tarafından elenmişler; geriye işlevsiz DNA bölgeleri kalmış. Son 50.000 yıl içinde Neandertal DNA’sının zaman içinde azalmış olduğu da antik DNA çalışmalarında gösterilmişti.

NEANDERTAL GENLERİ MİKROPLARA KARŞI SAVAŞIMA YARAMIŞ OLABİLİR

Her ne kadar Neandertal haplotipleri çoğunlukla işlevsel açıdan çorak bölgelere denk gelse de, nadiren de olsa bazı Neandertal haplotipleri önemli genler taşıyorlar. Bunların bir kısmı bağışıklık sistemi ve metabolizmayla ilgili genler.

Örneğin bir Neandertal haplotipi, bağışıklık sisteminin önemli bir bileşeni olan “Toll-like receptor” genlerini taşıyor ve bu haplotip Türkiye popülasyonunda yüksek frekanslara çıkmış görünüyor. Taşkent, “Neandertal DNA’sı hastalıklara karşı savaşta modern insanlara yardımcı olmuş olabilir”, diye belirtiyor.

Benzer bir diğer haplotip ise “C-C motif chemokine receptor” (CCR) genlerini taşıyor. Bu genler edinilmiş bağışıklık sisteminin bir parçası ve HIV enfeksiyonuna gösterilen bağışıklıkta rol alıyorlar. Ayrıca aynı haplotip çölyak hastalığının gelişiminde etkisi olan bir genetik varyantı da taşıyor. Gene aynı haplotip Behçet hastalığıyla ilgili başka bir varyant daha taşıyor.

Behçet hastalığının Türkiye popülasyonundaki yaygınlığı göz önüne alınırsa, bu haplotipin Türkiye popülasyonunda seçildiği ve hastalığın gelişimini önleyici ya da hastalığı zayıflatıcı etkileri olması olasılık dahilinde. Her ne kadar çalışma bu ihtimali doğrudan test etmese de yeni çalışmalar için test edilebilir hipotezler üretiyor. Özetle Neandertallerden modern Türkiyelilere miras kalan DNA, daha gelişkin bir bağışıklık sistemi geliştirmemize katkı yapmış olabilir. Bağışıklık sistemi genlerinin yakın türler arasında değiş tokuşu sık rastlanan bir durum.

Genetik veri üretiminin son 10 yıl içinde kolaylaşması sayesinde hem genetik hastalıkları hem de türümünüzün tarihini DNA yoluyla incelemek giderek kolaylaştı. Ancak bu tip çalışmalar yakın zamana kadar ağırlıkla Avrupa odaklıydı ve Ortadoğu az incelenmiş bir bölgeydi. Bu tip çalışmalar Ortadoğu’nun ilginç tarihini daha iyi tanımamızı sağlayacaktır.

Bu arada Sözcü gazetesinde konuyla ilgili yapılan haber çalışmanın sonuçlarını ters yansıtmış olması ise ülkemizde popüler bilim haberciliğinin içler acısı durumunu gözler önüne seriyor.

İlgili makale:

Taşkent vd, 2017, “Variation and functional impact of Neanderthal ancestry in Western Asia”, Genome Biology and Evolution, dx.doi.org/10.1093/gbe/evx216