Alzheimer tedavisinde yeni yöntem

Avustralya’daki Queensland Üniversitesinde bulunan Queensland Beyin Enstitüsünden (QBE) bir grup araştırmacı, Alzheimer’ın en kötü belirtilerine yol açan amiloid plakları yok etmenin bir yolunu bulmuş olabilir.

Ozan Karakaş

Beynimiz, sinir sistemimizin temel bileşenleri olan ve nöron adı verilen sinir hücrelerinden ve nöronlara yardımcı olan gliyal hücrelerle akson ve dendrit denen yapılardan oluşur.  Vücudumuzdaki tüm hücrelerimizin içinde, hücrenin devamlılığını sağlayan ve hücre iskeletinin büyük bir kısmını oluşturan, “mikrotübül” adı verilen yapılar bulunur; nöronlar da mikrotübüllere sahip olmak konusunda istisna değildir. Mikrotübüller, “tau proteini” adı verilen bir protein tarafından bağlanır. “Bir proteinin fazla miktarda fosfata maruz kalması” anlamına gelen ve “hiper-fosfarilasyon” adı verilen bir olay gerçekleştiğinde ise tau proteini kontrolden çıkar ve bu mikrotübüllerden aşırı miktarda üretmeye başlar. Biriken bol miktardaki bu mikrotübüller, nöronun içerisinde “nörofibriler yumak” adı verilen, koyu kıvamlı ve çözünemez birikintiler oluşturur.

Öte yandan, sağlıklı sinir hücrelerinin etrafındaki hücre zarında bulunan daha büyük bir protein molekülünden türeyen “beta-amiloid” adlı proteinler de birikerek birer plak halini alır. Bu protein türü defektif, yani kusurludur.

Böylece beyinde, biri nöronların içinde diğeri de dışında olmak üzere iki tür lezyon oluşur: nörofibriler yumaklar ve amiloid plaklar. Bu iki lezyon, dünyada 50 milyon kişiyi etkileyen Alzheimer hastalığının ana aktörleridir.

Avustralya’daki Queensland Üniversitesinde bulunan Queensland Beyin Enstitüsünden (QBE) bir grup araştırmacı, Alzheimer’ın en kötü belirtilerine yol açan amiloid plakları yok etmenin bir yolunu bulmuş olabilir.

Beynimiz, bir hastalık karşısında öncelikli olarak kendini korumaya almak üzere evrimleşmiş, bu amaç doğrultusunda da “beyin-kan bariyeri” adı verilen ve dolaşımdaki kanı beynin hücre dışı sıvısından ayıran bir sistem oluşturmuştur. Böylelikle birçok enfeksiyonun hayli savunmasız olan sinir dokusuna ulaşması engellenmektedir. Tüm bu görevler içerisinde, mikrogliyal hücre adı verilen hücreler de temel olarak beynin atık temizleme birimleri olarak işlev görmektedir.

QBE’deki araştırmacıların geliştirdiği, “odaklanmış terapötik (iyileştirici) ultrason” adı verilen bir yöntem, beyne belirli süper-hızlı ses dalgaları göndererek beyin-kan bariyerini nazikçe açıyor ve mikrogliyal hücrelerin, zarar verici beta-amiloid birikintilerini temizlemesine olanak sağlıyor.

Ekip adına açıklama yapan Jürgen Götz, bu yöntemin denendiği fareler üzerinde yüzde 75 oranında başarı sağlandığını belirtti. Üstelik bu ultrason yöntemi beyin dokusunda da en ufak bir hasar bırakmıyor. Götz, tedavinin uygulandığı farelerin üç adet hafıza görevini (bir labirent, biri farelerin yeni nesneleri tanımasına dayalı ve diğeri de gitmemeleri gereken yerleri hatırlamaları üzerine kurulu iki test) başarıyla yerine getirdiğini ifade ediyor.

Hiçbir şekilde ilaç kullanımına yer verilmeyen ve vücudun bütünlüğünü hiçbir koşulda ihlal etmeyen bu yeni yöntem hakkında hayli umutlu olduklarını belirten ekip, kısa süre içerisinde –koyun gibi– daha büyük hayvan modelleri üzerinde çalışacaklarını, 2017 yılına kadar da bu yöntemi insan denekler üzerinde sınamaya başlamayı umduklarını belirtiyor.

Bilim soL