Yapay canlılara doğru adım adım

Bilim insanları, tümüyle laboratuarda sentezlenmiş DNA taşıyan canlı bir hücre oluşturmayı başardı. Bu tam anlamıyla sentetik bir organizma değil. Ancak sonuçları laboratuarda canlılığın oluşturulması yolunda son derece önemli.

Çalışmanın başındaki kişi Craig Venter. Venter ve ekibi 1995’ten beri sentetik bir hücre oluşturmak üzere çalışıyorlar. Çalışmanın altında yatan fikir DNA’nın 4 bileşenini – A, T, C ve G bazları- bir araya getirerek sentetik bir genomun oluşturulması, daha sonra oluşturulan bu genomun bir hücreye yerleştirilmesinin ardından hücrenin bu genom tarafından yönetilmesi, büyümesi ve çoğalması şeklindeydi. Venter ve ekibi uzun süredir üzerinde düşünülen bu fikri gerçekleştirdiler.

Venter hedeflerine ulaşmalarının önünde iki devasa engelle karşılaştıklarını söylüyor.

Birincisi, bu kadar büyük bir DNA’yı oluşturmanın bir yolunu bulmaktı. Çoğu kimyasal sentez tekniği birkaç bin DNA harfini biraraya getirmekten fazlası için çalışmıyordu. Bu da tüm genomu tek bir seferde değil, parça parça oluşturabileceğiniz anlamına geliyordu. Venter, milyona yakın bazı bir araya getirmeyi hedeflediklerini ve 15 yılın büyük bir çoğunluğunun bunun kimyası çözmeye çalışmakla geçtiğini belirtiyor. Venter ve meslektaşları çözümü sentezlenmiş küçük DNA parçalarını, yerleştirdikleri ayrı ayrı bakteri hücrelerinde birleştirdikten sonra maya hücresine alarak, orada bir araya getirmek şeklinde bulmuşlar.

İkinci büyük engel ise bu büyük DNA parçasını kırmadan bir hücreye transfer etmekti. Başlangıç olarak bir bakteri türünden öbürüne kromozon tranfer edip edemediklerini görmek istediler.

Yaşamı sentezlemek
Bu bağlamda Mycoplasma mycoides denilen küçük bir bakterinin genomunu alarak, yakın bir diğer tür bakteri olan Mycoplasma capricolum’a transfer etmek için yıllarca çalışan Venter, sonunda bunu başarmış: “Hücre capricolum hücresiydi ancak mycoides genomu içeren bir capricolum hücresi”.

Bu iki büyük engeli aştıktan sonra sıra mycoides genomunun tamamını laboratuarda sentezlemeye gelmişti, Venter ve ekibi bunu da gerçekleştirerek Science dergisinde yayınladılar. Oluşturulan yapay canlıya, Synthia ismi takıldı.

Boston Üniversitesi’nden Jim Collins bunun gerçek manasıyla yeni bir yaşam türü değil, doğada varolan bir organizmanın kopyalanmış ve bir araya getirilmiş genomu olduğunu belirtiyor. Yapılan işin kayda değer bir gelişme olduğunu ancak şu anki biyoloji bilgimizin canlılığı bütünüyle sentetik olarak oluşturmak için yeterli olmadığını söyleyen Collins henüz sıfırdan, çalışan bir sentetik genom oluşturmaktan uzak olduğumuzu ekliyor.

Öyle bile olsa Venter’in, hücrenin davranışlarını kontrol edebilen bir DNA yaratma başarısı bunun etik olarak kabul edilebilir olup olmadığı sorularına yol açıyor. Bu biyoetikçilerin zaman zaman yaptığı bir tartışma.

Kaçınılmaz ikilemler
Hasting Center’da görevli bir biyoetikçi olan Gregory Kaebnick bunun daha önceden ortada olmayan yeni bir soru olmadığını, Venter ve diğer araştırmacıların çalışma alanlarına dair iki temel çekince olduğunu belirtiyor. Birincisi, bu sentetik organizmalardan birinin laboratuardan kaçıp bir canavara dönüşüp dönüşmeyeceği ikincisi ise bu tip çalışmaları çizgiyi aşıp insanların tanrıyı oynayıp oynamaya başlamayacağı yönünde. Kaebnick, “Bugüne kadar organizmalar oldukları hale kendileri evrilerek geliyorlardı. Ancak Venter’in çalışmasıyla bu durum artık değişebilir ve bazıları için bu rahatsız edici bir gelişme” diyor.

Ancak Venter için yaptığı çalışmanın amacı tam da bu. “Yeni türler üreten yeni bir biyolojik yazılım geliştirmeyi düşünüyoruz, böylece evrimleştikleri işi değil bizim söylediğimiz işi yapan türler yaratabilme imkanımız olacak.” Venter, kurduğu Synthetic Genomics şirketinde yeni yakıtlar ve aşılar üretmekte kullanılabilecek yeni türler üzerinde çalışmayı planlıyor.

(soL - Haber Merkezi)