Kuran'dan bilim türetmek...

Yeni Ümit Dergisi tarafından düzenlenen "Kuran ve Bilimsel Hakikatler" başlıklı sempozyumda, Kuran'da anlatılan mucizelerin modern bilimle örtüştüğü savunuldu. Konuşmacıların dayanakları ise birçok şekilde yorumlanabilecek ayetler.

Yeni Ümit Dergisi tarafından düzenlenen "Kuran ve Bilimsel Hakikatler" başlıklı konferansta iki gün boyunca çeşitli konuşmalar ve yazılı tebliğlerle Kuran'daki ayetlerin modern bilmin ortaya koyduğu gerçekleri çok daha önceden işaret ettiği iddia edildi. Farklı biçimlerde yorumlanabilecek ayetleri delil olarak gösteren konuşmacıların vurgu yaptığı "mucize"lerin ise "bilimsel olarak ispatlanması mümkün olmayan" rivayetler olması kafalarda soru işareti yaratıyor.

İnsanın 'yaradılışı' bilimsel bir gerçek mi?
Sempozyumda tebliğ sunan Bezm-i Alem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel, anne karnında çocuğun "yaratılması" konusunu ele aldı. Yüksel'e göre Kuran'da bulunan Müminun Sûresi 12-14, Hac Sûresi 5, Vakıa Sûresi 58-59 gibi birçok ayette insanın ilk yaratılışı ve anne rahmindeki yaratılışının anlatılıyor. Söz konusu ayetlerde insanın çamurdan yapıldığı, sonradan ruh üflendiği ve insanın bir kan pıhtısından meydana geldiği belirtiliyor ancak modern bilm bu açıklamaları tamamen reddediyor. İnsanın kan pıhtısından meydana gelmediğinin ispatlanmasıyla beraber Kuran'da birinci anlamı 'kan pıhtısı' olan 'alak' kelimesi üçüncü anlamıyla yani 'asılmış olan' şeklinde çevrilerek Kuran'ın embriyoyu betimlediği iddia ediliyor. İnsanların kan pıhtısından meydana geldiği ise Kuran'dan çok daha önce Eski Mısır uygarlığında iddia ediliyordu. Mısırlı biliminsanları, eski Mısır'da, kadınların hamilelik döneminde adet olmamasındna yola çıkılarak, kanın rahimde biriktiğine ve insanın da bu kan pıhtısından meydana geldiğine inanıldığını belirtiyorlar.

Kur'an ve Bilimsel Hakikatler uluslararası sempozyumunda ele alınan konulardan bir tanesi de "buğdayın başakta muhafazası" oldu. Fas'ta bulunan Muhammed Evvel Üniversitesi İlimler Fakültesi Uygulamalı Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdülmecid Belabid "eski asırlardan ve ilkel toplumlardan beri besin maddelerinin depolanmasına mani olan bazı sorunların yaşandığını" belirterek, "Kur'an-ı Kerim'de Yusuf Sûresi'nde 'Ama biçtiğinizi, yiyeceğinizi az miktar dışında başağında bırakır depolarsınız' deniyor. Yapılan çalışmalarda başağında bırakılmış tohumla başağından çıkarılmış tohum arasında önemli farklar tespit edildi. Başağında bırakılmış buğdayda sağlık açısından hiçbir değişiklik meydana gelmemiş ve aynı kalmıştır. Bu da Kur'an'ın 1400 yıl önceden bize öğrettiği çok önemli bir bilgidir" şeklinde konuştu. Ancak Kuran'dan çok daha önce ilk Sümer medeniyetlerinde bile buğdayın başak içinde muhafaza edilebileceği biliniyordu. Öte yandan modern bilim, buğdayın saklanmasının yaratacağı bozulmayı engelleyen depolama yöntemlerine de sahip ve bu nedenle artık insanlar buğdayı başak içinde saklamaktan fazlasını yapabiliyor.

Kuran'da gökyüzü
Kur'an'da uzay, zaman, karadelikler ve kıyamet konuları da sempozyumda ele alındı. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çakmak, Kur'an-ı Kerim'de uzay, karadeliklerle alakalı ayetlerden örnekler vererek sunduğu tebliğinde "Kur'an bize her zaman ipuçları vermekte ve birçok yerde de bunların 'anlayan, akıl sahibi ve bilgili kimselere misal, delil' olduğunu tekrarlamaktadır. 'Göğü de dengesizliğe düşmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.' İlahi fermanı ile fizik dünyasının gök tavanının arkasında başka dünyaların varlığına dair akla kapı açmaktadır" ifadelerini kullandı. Bugüne kadar Kuran'da göğün ve yerin "yedi katlı" olarak betimlenmesinin atmosferin ve yer kabuğunun yedi katman olmasıyla tutarlı olduğu ileri sürülmüştü ancak İslamiyet'ten çok önce Şaman dinlerde de gök ve yerin yedi kat olduğu belirtiliyordu. Örneğin Ural Türklerine göre gök yedi kattan meydana geliyordu ve arkeologlara göre bu düşüncenin nedeni gök kuşağının yedi renkten meydana gelmesiydi.

Kuran'da yeralan bilgilerin o dönemdeki insanların sahip olduğu bilgilerden fazla olmadığı biliniyor. Örneğin uzunca bir süre bilimden önce sadece Kuran'ın bildiği iddia edilen 'tatlı ve acı suların birbirine karışmaması' İ.Ö. 23-85 yılları arasında yaşayan Romalı Tarihçi Ganius Plinus "Naturalis Historiae" adlı eserinde de aktarılıyordu. Plinus Kuran'dan yaklaşık olarak 700 yıl önce tatlı su ve tuzlu suyun birbirine sadece bir müddet karışmadığını belirtiyordu. Göğün yedi kat olması, buğdayın başak içinde muhafaza edilebileceği, tatlı su ve tuzlu suyun birbirine ilk anda karışmadığı gibi bilgiler Kuran'dan çok daha önce bilinen gerçeklerdi.

Kuran'da olup gerçek hayatta olmayanlar
Öte yandan Lokman Suresi'nin 10. ayetinde "Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı" denilirken bugüne kadar göğü ayakta tutan direkler bulunmuş değil. Nahl Suresi'nin 15. ayeti ve Enbiya Suresi'nin 31. ayetlerinde dağların insanların sarsılmaması için allah tarafından yaratıldığı betimlenirken, deprem araştırmaları depremlerin daha çok dağlık bölgelerde oluştuğuna dikkat çekiyor. Dağların bulunmadığı yerler ise genel olarak az riskli deprem bölgelerini oluşturuyor. Bu da "dağların insanların sarsılmasını engelleyen direkler" olmadığını gösteriyor. Çakmak'ın gökyüzünün Kuran'da yeralan tasfirinin bilimle örtüştüğü yönündeki iddailarının başka çelişkili yönleri de mevcut. Örneğin gökyüzünün insanlara en yakın olan katı, Kuran'a göre yıldızların bulunduğu kat. Halbuki bu da doğru değil.

Ayetler değiştiriliyor
Kuran ve bilimin örtüştüğüne yönelik iddialar, Kuran'da Süleyman Peygamber'in rüzgara binmesini uçak teknolojisine, bir cinin Süleyman'a gözünü açıp kapamadan taht getirmesini televizyon teknolojisine işaret kabul ediyor ancak Kuran'da bilimsel ve teknolojik gelişmelerin öngörüldüğüne yönelik iddiaların ispatlanması adına ayetlerin çevirileri değiştiriliyor. Tartışmalı kelimeler, iddia için kullanılacak ayetlerde birinci olmayan anlamlarıyla çevrildiği gibi, iddialara konu olmayan ayetlerde eski anlamlarında kalıyor. Böylelikle eski meal yazarlarının son derece dikkat ettikleri kelimelerin çevrilmesi esnasında diğer ayetleri referans alma yöntemi bir kenara bırakılıyor. Örneğin son zamanlarda evrenin genişlediğinin keşfedilmesi ile Kuran'da yeralan "biz göğü yaratacak kudrete sahibiz" şeklindeki ayetler yakın tarihli meallerde "biz göğü yarattık ve onu genişleticiyiz" şeklinde çevriliyor. Aynı kelimeler başka ayetlerde ise yeniden "kudret sahibi olmak" şeklinde çevriliyor.

(soL - Haber Merkezi)