İstanbul Üniversitesi’nde ‘evrim’ paneli

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fen Fakültesi’nde ‘evrim’ konusunda düzenlenen panel, öğrencilerin ve akademisyenlerin yoğun katılımı ile gerçekleştirildi.

Bilimsel ve Sosyal Araştırmalar Kulübü (BİSAK) tarafından düzenlenen ‘Doğa Tarihi’ başlıklı panel, İÜ Fen Fakültesi Feza Gürsey Amfisi’nde gerçekleşti. Panele, İÜ öğretim görevlisi Prof. Dr. Cihan Demirci, Araştırma Görevlisi Dr. Çağatay Tarhan ve Marmara Üniversitesi doktora öğrencisi Çiçek Bakanay panelist olarak katıldı. Oturumun moderatörlüğü ise İÜ Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisi Haydar Şahin tarafından yapıldı. Panele akademisyenlerin ve öğrencilerin katılımının yoğun olduğu gözlemlendi.

“Evrimi anlamaktan başka yolumuz yok”
BİSAK adına açılış konuşması yapan Hazal Destina Alarcın, Türkiye’de bilimsel düşünceye ket vurulmak istendiğini söyleyerek konuşmasına başladı. Evrim içerikli konuşmaların tarihsel bir anlamı olduğunu belirten Alarcın, “Bilimin ve bilimsel düşüncenin aydınlanma çağının gerisine düşürülmeye çalışıldığı şu günlerde elimizi taşın altına koymamız gerektiğini biliyoruz. İnsanları esir alan dogmalardan kurtulmamız gerekiyordu. Tarihe baktık. İnsanın evrimini, toplumlar tarihini, dünyanın geçmişini ve değişimini inceledik. Geçmişini bilimsel temele dayandırmayan insanın geleceğini göremeyeceğini, bunun mümkün olmadığını fark ettik. Derdimiz bu olunca da biyolojik evrimi de anlamaktan başka yolumuz olmadığını gördük. Kulübümüzün kuruluşunun hemen sonrasında bir evrim atölyesi başlattık. Okumalar yapıp tartıştık. Evrim, geleceği de öngörebilmemizi sağladı” dedi.

Üniversitelerin bilim merkezleri olduğunu ve bilim dışı dogmalara üniversitelerin kapalı olması gerektiğini vurgulayan Alarcın, “Evrim karşıtlarının bilimsel özgürlük adı altında üniversitelere sokulmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Çok yakın bir tarihte Marmara Üniversitesi'nde bunun bir örneğini yaşadık. Biz buna izin vermeyeceğiz. Bu konuda hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Bu panel, kulübümüzün toplumsal aydınlanmayı yükseltmek için sizlere yaptığı çağrıdır” diye konuştu.

Prof. Dr. Cihan Demirci: “Evrim inanç değil, bilimsel bir gerçek”
Prof Dr. Cihan Demirci, ‘Evrimin Tarihi’ konusunda bir konuşma gerçekleştirdi. Evrim biliminin, başta biyoloji olmak üzere birçok bilim dalının temeli olduğunu söyleyen Demirci, “Evrim, bir inanç değil. Evrim, elle tutulur, gözle görülür, sınanır, bilimsel bir gerçek. Bunu böyle kabul etmeliyiz. Bugün başka fosillere nasıl ulaşabiliriz, hastalık yapıcılar nasıl evrilir vb. konulara kafa yormalıyız. Marmara Üniversitesi’ndeki gibi ‘bu gerçektir, bu gerçek değildir’ tartışması yapmak boşuna zaman kaybıdır” dedi.

Prof. Demirci konuşmasına şöyle devam etti:

“Evrimi, ‘canlı varlıklarda zaman içerisinde meydana gelen değişikliklerin tümünü inceleyen bilim’ olarak tanımlayabiliriz. Evrimin ana konusu ‘değişimin nasıl olduğu’dur. Hepimizin aklına evrim deyince Darwin gelir. 1800’lü yıllarda dini eğitim almaya başlamış ama bu dersler yerine doğa bilimler alanına yönelmiştir. Doğaya meraklı bir insanın iyi bir gözlemci olması olağandır. Tabii, ortaya attığı kuram onunla bütünleşmiştir. Ama bilim tarihine baktığımızda sadece Darwin değil, pek çok insanın bu işe kafa yorduğunu görüyoruz. Canlılar arasındaki benzerlik ve farklılık bilimsel gözlem metodlarıyla ilk kez Darwin tarafından ortaya konulmuştur. Evrim kuramı Darwin’in isminden dolayı Darwinizm adını alıyor ama bugün evrim kuramı modern sentez dediğimiz çerçeve içerisindedir değişmiş ve genişlemiştir. Darwin tarihi bir devrim yapmıştır ve onun söylediği gibi, ‘Tüm canlılar ortak bir atadan türemiştir. İnsanın atası Afrika’da bir yerlerdedir.’

Bildiğiniz gibi evrenin yaşı 13 milyar yıl, dünyanın yaşı 4.5 milyar yıl, canlılığın başlangıcı tahimin 4 milyar yıl önce oldu. Evrim kavramı üzerine ise Milattan Önce 500'lü yıllardan itibaren konuşmaya başlayan felsefeciler çıkmış ortaya. Biz bugün 2012’de bu kadar veriye rağmen hâlen ‘var mı, yok mu’, ‘inanayım mı, inanmayayım mı’ tartışması yapıyoruz. Artık evrim karşıtlığını geride bırakmamız gerekiyor.”

Dr. Çağatay Tarhan: “Bilimsel çalışmalar yaşamın sürekli değiştiğini göstermektedir”
Arş. Gör. Dr. Çağatay Tarhan, ‘Hayatın Kökenine Güncel Bir Bakış’ başlığında bir konuşma yaptı. Evrimle doğrudan ilgili olmasa da canlılığın ortaya çıkışı konusu da yüzyıllardır filozofların, düşünürlerin ve bilim insanlarının ilgi alanına girdiğini söyleyen Tarhan, “yaşamın ne olduğuna ilişkin kültürel ya da dinsel temelli bazı tanımlar yapılmış olsa da bu konuya bilimsel temel arayışları, 1800'lü yılların başına dek gider. Bu bilimsel temel, doğadaki süreçlerin ve olguların doğa kanunları çerçevesinde, bu kanunlar dışında doğaüstü bir güce gerek duymaksızın açıklanmasını içerir. Bugün sahip olduğumuz bilgi birikimiyle, daha güçlü araç ve deneysel yöntemlerle, inorganik maddelerden canlılığın oluşumuna kapı açan moleküllerin sentezinin, hücre, enzim vb. yapılar olmaksızın nasıl gerçekleşmiş olabileceğine ilişkin sağlam modeller ortaya koyabiliyoruz” dedi.

Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, dünyanın kabuğu ve okyanusların günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl kadar önce oluştuğunu ve 500 milyon yıl kadar bir süre sonra saptayabildiğimiz ilk hücresel yapıların ortaya çıktığını belirten Tarhan, “o dönemin atmosfer koşullarını laboratuvarda taklit ederek biyolojik olarak anlamlı olan moleküllerin üretilebileceğini ilk kez Miller 1953 yılındaki deneyiyle ortaya koymuştur. Daha sonraki yıllarda, pek çok araştırıcının bu tip deneyleri tekrarlamış” olduğunu ifade etti.

Ayrıca Dr. Tarhan, diyalektik materyalist yöntemin kurucularından biri olan Friedrich Engels’in “Yaşam proteik yapıların bir varoluş biçimidir ve bu varoluş, bu yapıların kimyasal bileşenlerinin kendini sürekli yenilemesi üzerine kuruludur” sözüne değinip düşüncelerini şöyle ifade etti:

“Geriye dönüp baktığımızda canlılık şu şekilde oluşmuştur diye keskin bir çizgi çizemeyiz. Fakat deneysel çalışmalar belirli bir akış doğrultusuna işaret etmekte ve canlılığın inorganik maddelerden ortaya çıkabileceğini, doğanın bu potansiyele sahip olduğunu kesinlikle kanıtlamaktadır.”

“Evrim, biyolojinin temel paradigmasıdır”
Son konuşmayı ise “Türkiye’de Evrim Eğitimi” başlığında Marmara Üniversitesi’nden Çiçek Bakanay yaptı. Bakanay, evrimin halka ve öğrencilere aktarılmasında öğretmenlerin rolünün önemli olduğunu söyledi.

Evrimin biyolojinin temel paradigması olduğunu vurgulayan Bakanay, Gould’un ünlü sözünü hatırlatarak “o, evrim teorisi olmayan bir biyoloji eğitimini, periyodik tablosu olmayan bir kimyaya benzetmiştir. Yani periyodik tablo olmadığı zaman kimyayı değerlendiremezseniz. Yerçekimi kanunu olmadan fizik olamayacağı gibi, evrim teorisinin olmadığı bir biyoloji düşünülemez. Evrim biyolojinin temel paradigmasıdır” dedi.

Evrim teorisinin günlük hayata dair yansımaları olduğunu belirten Bakanay, “Evrimi yalnızca biyolojiyi ve genetiği anlayabilmek için değil, günlük hayatta karşılaştığımız antibiyotikleri daha bilinçli kullanabilmek için de anlamaya çalışmamız gerekmektedir. Diğer yandan analitik düşünceyi geliştirmek için, bilimin ne olduğunu, nasıl işlediğini anlayabilmek için evrimi anlamamız gerekmektedir” dedi ve görüşlerini şöyle ifade etti :
"Biyoloji alanında yapılan çalışmalar doğal seleksiyon ile evrim teorisini beslemektedir. Eğer biyoloji alanında bir çalışma yürütüyorsanız, teoriye karşı tutumunuz ne olursa olsun yaptığınız her çalışma evrim teorisini desteklemektedir. Çünkü her bir soruya ve soruna yönelik araştırma, teorinin daha gelişmiş ve daha güçlü bir yapı kazanmasını sağlamaktadır. Bugün bilim insanları evrimin var olup olmadığını değil, onun mekanizmasının nasıl olduğunu tartışmasından kastımız budur. Bilim böyle ilerler. Aksi inanç olur."

“Öğretmen adaylarının evrim bilgisi çok düşük”
Bakanay şöyle devam etti:

"Pek çok araştırma, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin evrim bilgisinin yetersiz olduğunu göstermektedir. 2007 yılındaki çalışmamda da benzer bir sonuç ile öğretmen adaylarının çoğu evrim teorisine karşı mikro düzeyde evrimi kabul ettikleri, makro düzeyde ise evrimi kabullenmede zorlandıkları görülüyor. Yani insan dışındaki canlıların evrimi kabul ediliyor fakat insanın evrimi kabul edilmiyor. ‘Evrim bir teoridir, ispatlanmamıştır, o yüzden geçerli olmayabilir’ sözü çok kullanılıyor. Türkiye’ye özgü olmayan kavram yanılgıları var. Teorilerin kanuna dönüşeceği en büyük kavram yanılgılarından biridir.” dedi. Bakanay, Newton'un kitabında belirttiği sözü hatırlatarak teoriler ile kanunların farklı açıklama yapıları olduğunu belirtti ve Newton’un ifadelerini okudu‘... yerçekimi gerçekten var ve tarif ettiğimiz kanunlara göre hareket ediyor. ... [ancak] yerçekimine neden olan olayları açıklayan bir açıklama [teori] geliştiremedim”

Ayrıca yaptığı araştırmalarda, öğretmenlerde evrim konusunda bir bilinç varsa, bunun bilime karşı da olumlu tutum göstermelerine neden olduğunu, evrime karşı tutumda olanların ise, bilime karşı tutarsız cevaplar verdiğini gözlemlediğinden bahsetti.

“Evrim, insanın maymundan geldiğini söylemiyor”
Bakanay "kavram yanılgısı"nı, Kremlin Sarayı denince insanların gözünün önüne gelen görüntüye benzetirken, "Renkli, kubbe gibi ve yuvarlak bina, aslında Kremlin Sarayı değildir. Bu, Kremlin Sarayı’nın önünde bulunan Katedral’dir. Evrim denilince başka bir şeyin algılanmasının sebebini de bu örnekten çıkarsayabiliriz. Evrimden maymunun insana dönüşümü olarak algılanmamalıdır. Bizim bu yanlışları düzeltmemiz gerekiyor. Ne bilim insanları ne de Darwin hiçbir zaman insanın maymundan geldiğini söylememiştir. Ortak bir atadan geldiğimiz söylüyoruz. Şempanzeler en yakın akrabalarımız. Ortak bir atadan, farklılaşan ortamlarda farklı formlar halinde evrilmişiz. Bu, şempanzeden insan doğduğu anlamına gelmez. Onlar bizim, şu anda yaşan, en yakın kuzenlerimizdir” diyerek sözlerini tamamladı.

Yaklaşık 3 saat süren etkinlik, katılımcıların soru ve tartışmalarıyla sona erdi.

(soL - İstanbul)