Dr. Arslan 'dünya dışı yaşam' buluşunu anlattı

NASA’nın dün kamuoyuyla paylaştığı fosfor yerine arsenik kullanarak yaşayabilen ve büyüyebilen bakteri keşfinin önemini anlatan NASA Astrobiyoloji Enstitü’leri bünyesinde yer alan Georgia Teknoloji Enstitüsü Ribozom ve Evrim Merkezi, doktora sonrası araştırmacısı Dr. Betül Kacar Arslan, bu buluş karşısında çok heyecanlı. Arslan'a göre "Korku eşiği atlatıldığına göre vakit artık daha büyük düşünmek ve daha farklı yaşam formlarını aramak vaktidir."

soL: Bilimsel haberlerin bu şekilde hayatlarımızın ortasına düşmesi, ana haberlerimizde değinilmesi, gazetelerde, internette bu kadar ses getirmesi pek alışık olduğumuz bir şey değil. Ortada dönen spekülasyonlar, dile getirilen hayalkırıklıkları bir yana, bir bilimsel habere bu kadar ilgi gösterilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Arslan: Bilim insanlık için var, dolayısıyla bilimin bu şekilde gündemde olmasına çok seviniyorum. Özellikle bilimsel çalışmaların pek de destek bulamadığı Türkiye gibi ülkelerde medyaya çok iş düşüyor! NASA’nın amacı halkı, fakat daha da önemlisi genç insanları uzay araştırmaları konusunda heyecanlandırmak. İnsan merakı ve heyecanı açık olduğu sürece astrobiyoloji gibi yeni dallar gelişiyor ve popülerlik kazanıyor. Kısacası inanılmaz büyük bir mutluluk yaşıyorum Türkiye’de ve de dünyada bilimsel bir buluşun (özellikle de astrobiyoloji ile ilgili bir buluşun!) böylesine bir ilgi görmesinden ötürü.

Basın toplantısının gerçekleştirileceği açıklandığından beri insanlar bir uzaylıdan, yeşil adamlardan bahsedilmesini bekliyor. Bir uzaylı bulunmuş olsa bilim camiasında ancak bu kadar heyecan yaratırdı herhalde. Biraz açıklar mısınız bu keşif neden bu kadar önemli?

Hayatın yapı taşını oluşturan oksijen dışında belli başlı 5 önemli elementimiz var şu anda elimizde. Bunlar karbon, sülfür, fosfor, azot ve hidrojen. Mesela su (H2O), mesela DNA hepsi bu elementler üzerinden oluşmuş yapılardır.

Hayatımızın kodu olan ve bildiğimiz tüm hayat formlarında var olan DNA’nın iskelet yapısında fosfor mevcut. Bu yapılan keşif ise DNA’nin iskeletinde fosfor dışında bir baska elementin, arseniğin de bulunabileceğini gösteriyor bize. Şimdi bir cümle ile özetlediğim bu buluş insanlara çok ilginç gelmeyebilir… Ancak, sayısız bilim insanının uzun yıllardır aradığı fakat bulamadığı bir şey alternatif DNA formları. Özellikle organik kimyacılar bahsettiğim koordinasyon kimyasının zorluğunu gayet iyi anlayacaklardır, laboratuar ortamları çok sofistike sentez gördü alternatif bir DNA yaratmak için, fakat meğer hemen yanıbaşımızda yapılmışı varmış!

Bir diğer nokta da normal şartlar altinda, arsenik içeren bir ortama bırakılan organizmalar, yaşam şansı bulmadan zehirlenirler. Arsenik kimyası bazlı bir hayat oluşabileceğini düşünen çılgın araştırmacıları da tebrik etmek lazım. Dr. Steve Benner’in da basın toplantısında açıkladığı gibi: büyük buluşlar ancak otoriteye meydan okuyarak gerçekleşebilir!

Peki bu canlının bildiğimiz yaşam formlarına benzememesi, uzaydan geldiği anlamına mı geliyor yoksa Dünya'da farklı şekilde mi evrimleşti?

Gezegenimizdeki yaşamın tohumlarının henüz nerede atıldığını bilemiyoruz. Bir teori (panspermia) dünyamızdaki hayatı oluşturan elementlerin bir başka gezegenden meteorlar yolu ile taşındığı üzerine. Mars’taki araştırmaların böyle yoğun olması da Mars’ın bizim dünyamıza benzer özellikler taşıması ve gezegenimizin tahmin edilen “geleceğini” andırmasından kaynaklanıyor!

Dolayısıyla çok iddialı olsa da, aslında hepimizin yapıtaşı uzaylı! Bir canlının ya da kimyasalın gerekli ortam oluştuktan sonra evrimleşmemesi mümkün değil, zira evrimleşmeyen (değişen koşullara adaptasyon sağlamayan, sağlayamıyorsa da yokolmayan) bir canlı formu henüz bulunmadı.

Bu bakterilere Mono Gölünden başka yerde rastlandı mı ya da rastlanabilir mi, yoksa sadece o gölde mi evrimleşmişler?

Bildiğim kadarıyla Mono Gölü’nden başka bir yerde henüz rastlanmadı ama bunun sebebi henüz başka yerde aranmaya başlanmamış olması. Araştırmalar, eminim, artık sürat kazanacaktır. Az önce de belirttiğim gibi, zor olan nokta önyargıları yıkmak ve çılgınca fikirleri test edecek cesarete sahip olmak. Bu da ancak korkusuz ve cesur bir genç insanın atabileceği büyük bir adımdır. Korku eşiği atlatıldığına göre vakit artık daha büyük düşünmek ve daha farklı yaşam formlarını aramak vaktidir.

Bu bakteri daha az arsenikli daha çok fosforlu bir ortama konulduğunda da yaşayabiliyor, arsenik konsantrasyonunun yüksek olduğu ortamda büyüyen bakterinin bünyesinde ise az miktarda da olsa fosfor bulunuyor, peki bu bakteriler tamamen fosforsuz yaşabilir mi?

Science makalesinde anlatılan deneye göre, öncelikle Mono Gölü’nden toplanan bakteri örnekleri arsenik miktari giderek arttırılan bir ortamda büyütülüyor, aynı anda ortamdaki fosfor miktarı düşürülerek bakterinin “arsenik toleransı” ölçülüyor. Heyecan verici olan, bakterinin hem fosfor hem de arsenik ortamında eşit derecede büyümesi. Bilgimiz dahilinde daha önce böyle bir buluş olmadı.


Nasıl bir evrimsel geçmiş bakteriyi bu hale getirmiş olabilir? Diğer bakterilerden ne zaman ayrılmış olabileceği konusunda bilgiler var mı? Tamamen başka bir atadan sözetmek, bu çalışmanın yaşamın birden fazla kez oluştuğunu desteklediğini söylemek mümkün mü?

Mono Gölü başka bir su birikintisi ile bağlantısı olmayan, son derece izole bir göl. Nasıl bir evrimsel geçmişe sahip olduğu açıklanacak gizemler listesinde kesinlikle! Kendi evrimsel geçmişimizi bile yeni yeni anlamaya başladığımız bu günlerde LUCA (Last Universal Common Ancestor, En Yakın Evrensel Ortak Ata) dediğimiz, ortak ata hakkında bize çok farklı bir perspektif sunuyor bu buluş elbette. Hayat ağacı (Tree of Life) anlayışımızı da derinden sarsmış oluyoruz, belki de çok eskilere dayanan bir dallanma söz konusu bu ağaçta. Dediğim gibi bunlar hep bilinmezler arasında, şu anda yapabileceğimiz tek şey tahmin yürütmek ama gelecek günler bize canlıların evrimsel geçmişi hakkında da epey bilgi verecektir eminim!

Peki daha önce düşünülmemiş bir şey miydi bu NASA tarafından, yani hep dünya canlılarının kriterlerine göre mi aranıyordu uzayda yaşam, yoksa incelenebilecek maddeler ve ortamlar sınırlı olduğu için bazı kıstaslara öncelik verilmek durumunda mıydı?

NASA, Astrobiyoloji Enstitülerini henüz 20 sene önce açtı, dolayısıyla hepimiz henüz yolun çok başındayız (belirtmek gerekir ki astrobiyoloji alanını başlatan da NASA’dır). Uzaydaki bir gezegene bir cihaz göndermek elbette çok pahalı bir iş, ve tabiri caiz ise tek bir atış şansınız var, o atışın da istikrarlı olması için en makul şey suyu aramaktı NASA için, şimdi arseniğe de bir sans verilecektir eminim.

Bu keşfin Titan üzerindeki araştırmalara doğrudan bir etkisi olacak mı?

Arsenik soğuk ortamlarda kararlılık gösteren bir element. Titan’ın yüzey sıcaklığı yaklaşık -180C, dolayısıyla kesinlikle önemli bir bağlantı var bu buluş ile Titan araştırmaları arasında…

Son olarak ülkemizde de bazı yayın organları bu çalışmanın önemini kavrayamadıklarından beklentilerin boş çıktığına dair haberler yaptılar, bu konuda okuyucularımıza tekrar hatırlatmak, dikkat çekmek istediğiniz bir nokta var mı?

DNA buluşunun önemli olmasının sebebi, bu bilgi ile yaptıklarımız ve yapacaklarımız. Yani bilimsel bir buluşun değerini anlamak icin hayal gücümüzün sınırlarına gitmeye gerek yok, buluşu önemli kılacak olan ileride bize vereceği bilgiler ve insanlığa olan katkılarıdır. Eğer farkedildiyse Wolfe-Simon da basın toplantısı boyunca önündeki 15-20 senenin ne kadar değerli olduğundan bahsetti. Yani eğer bu buluş ile bize hayatın kökenleri hakkında güzel teoriler sunabilir ve bunu da tatmin edici deneyler ile destekler ise şahsi kanaatim kendisinin Nobel ödülü bile alabileceği yönünde.

Şu anda tüm dünyanın ilgisi bu projede, o yüzden Wolfe-Simon ve ekibine çok büyük bir iş düşüyor. Aksi taktirde bu bulgu 'yarım kalmış kırık kalpli bilim hikayeleri' arşivinde yerini de alabilir. Şimdi alternatif felaket senaryolarını düşünmek yerine, bilim açısından böylesine heyecanlı günlerin tadını çıkartalım.

Dr. Betül Kacar Arslan kimdir?
Dr. Betül Kacar Arslan, doktorasını ABD’de Emory Üniversitesi’nin Biyokimya Bölümü’nde, enzimoloji ve protein evrimi üzerine yaptıktan sonra şu anda deneysel evrim konusunda NASA Astrobiyoloji Enstitüsü Ribozom ve Evrim Merkezi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak bilim kariyerine devam ediyor. Aynı zamanda bir Evrim Çalışkanı olan Betül, ara ara NTV Bilim’e popüler bilim makaleleri yazıyor. Geçtiğimiz ay içerisinde tamamen internet üzerinden düzenlenen NASA Astrobiyoloji Enstitüsü Çalıştayı’nı düzenleyen ekip içerisinde de yer almaktaydı.

(soL-Haber Merkezi)