Domuz gribinden kaçış yok mu?

Domuz gribi sadece bir komplo olmayıp ciddi bir salgına dönüşme tehlikesini barındırsa da konunun ele alınış biçimi ve işin içindeki ilaç şirketleri ile medya konuyu sansasyon ve para kazanma eksenine taşıyor.

soL (DIŞ HABERLER) Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), domuz gribiyle ilgili olarak küresel salgın alarmı verdi.

DSÖ, H1N1 virüsünün yol açtığı ve "domuz gribi" olarak adlandırılan hastalığa dönük alarm seviyesini 5'ten en üst seviye olan 6'ya yükseltti. Örgütün 41 yıllık aradan sonra yaptığı bu uygulama "küresel salgın" anlamına geliyor. Son küresel grip salgını uyarısı, 1968 yılında Hong Kong gribi nedeniyle yapılmıştı.

Konuyla ilgili açıklamayı yapan DSÖ Genel Müdürü Margaret Chan, virüsün insandan insana kolaylıkla bulaşabildiğini, böylece ülkeler arasında yayılabildiğini ve bugün itibariyle 74 ayrı ülkede 30.000 doğrulanmış vaka kaydedildiğini belirtti.

Chan, virüsün daha fazla yayılmasının ve ölümlerin artmasının da kaçınılmaz olduğu vurguladı.

Diğer mevsimsel grip türlerinin aksine H1N1 virüsü daha çok gençleri etkiliyor. Virüsün ölüme yol açtığı kişilerin çoğundaysa kronik başka rahatsızlıklar bulunuyor.

Domuz gribinden şu ana kadar 141 kişi öldü. Öte yandan her yıl mevsimsel gripten dolayı özellikle düşük gelirli ülkelerde çok daha fazla kişi yaşamını yitiriyor. Yine sıtma, AIDS gibi hastalıklardan ölümler de bu sayının çok üstünde.

Yoksulları daha çok vuracak
DSÖ'nün açıklamasında en dikkat çeken noktaysa virüsün şu ana kadar daha çok gelir seviyesi bakımından üst dilimde yer alan ülkelerde görülmesi, fakat virüsün daha yoksul ülkelere yayılmasıyla hastalığın seyrinin nasıl bir hal alacağının belirsizliğini koruması. Örneğin virüsün tehdidini en çok hisseden gruplardan biri hamile kadınlar. Doğum sırasında ölümlerin yüzde 99'u ise "gelişmekte olan" ülkelerde görülüyor. Yine kronik rahatsızlıkların yüzde 85'i de düşük ve orta gelir seviyesindeki ülkelerde görülüyor. Böyle olunca virüsün bu ülkelere yayılmasının çok daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği belirtiliyor.

Virüse karşı ciddi uyarılarda bulunan DSÖ, ulaşıma kısıtlamalar getirilmesi ya da sınırların kapatılması gibi uygulamalarıysa kesinlikle önermiyor.

Hastalığa karşı aşı geliştirilmesiyse tartışmaların diğer bir boyutunu oluşturuyor. DSÖ açıklamasında aşı üreticileriyle de konuyla ilgili temas halinde olunduğu belirtildi. Hatırlanacağı üzere domuz gribi vakalarının ardından bu hastalığa karşı aşı üretebilecek şirketlerin hisselerinde yükselişler olduğu ve yaratılan paniğin bu yükselişi körüklediği öne sürülmüştü.

Bakan Akdağ: Masaya oturduk
Türkiye'deyse Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribine yönelik aşı üretecek firmalarla görüştüklerini bildirerek, "Biz aşıyı satın alma konusunda masaya oturmuş, önde gelen ülkelerden biriyiz" dedi.

Aşı üretimi yapabilecek firmalarla bizzat kendisinin görüştüğünü bildiren Akdağ, "Alıcı olarak biz de masadayız. DSÖ, aşının ülkelere dağıtımı konusunda farklı bazı kurallar koyacak mı onu da bilmiyoruz. DSÖ'nün henüz bir kararı yok. Biz aşıyı satın alma konusunda masaya oturmuş, önde gelen ülkelerden biriyiz" dedi.

"Tamamen korunmak mümkün görünmüyor"
Öncelikle virüse karşı herkesin kendisini korumayı öğrenmesi gerektiğini söyleyen Akdağ, "Ne yapıyoruz, sabun kullanmayı, elimizi yıkamayı öğreniyoruz. Başka bir kişinin kullandığı yere elinizi dokundurduysanız elinizi sabunla 20-30 saniye köpürterek yıkayacaksınız. Türkiye'de su bol. Yani bu anlamda suyun olmadığı bir şehir, köy yok. Suyu israf etmeyelim, yıkarken dikkatli kullanalım. Sabunumuz da var, elimizi sabunla yıkayacağız. Böyle olduğu zaman hastalığı tamamen önleyebilir misiniz? Hayır ama hastalığın yayılma hızını çok azaltırsınız. Tedbir alarak hastalığın yayılma hızını azaltabiliriz, toplumumuzu bu şekilde koruyabiliriz. Yoksa grip virüsünden tamamen korunmak mümkün görünmüyor" diye konuştu