Balinalar nasıl ortaya çıktı?

Yaratılışçı düşünce, balina gibi büyük bir canlının evrimin öne sürdüğü gibi kısa bir sürede karadaki küçük memelilerden evrimleşemeyeceğini iddia ediyor.

Charles Darwin’in, evrim teorisini ilk olarak formüle ettiği Türlerin Kökeni Üzerine kitabının basılmasının 150. yılında teori, hala bilimdışı itirazlar ile karşılaşıyor. Evrimi eleştiren seslerden en yüksek olanı, bitki ve hayvanlardaki pekçok yapının doğaüstü bir akıl tarafından hatasızca tasarlanmış olduğunu savunan “akıllı tasarım”cıların. Son olarak TRT'de yayınlanan bir habere de konu olan yaradılışçıların en çok dile getirdiği safsatalara evrim teorisinin verdiği yanıtları bir yazı dizisi ile soL okurlarına sunuyoruz.

Safsata: Küçük bir kara memelisi bu kadar kısa zamanda balinaya dönüşmüş olamaz
Darwin kendi zamanında, küçük kara hayvanlarının, modern balinalara dönüşmüş olabileceğini önerdiğinde alay konusu olmuştu.

Yaradılışçılar balinaların çok uzun üreme zamanları olduğunu ve büyük populasyonlara sahip olmadığını, dolayısıyla evrimleşmiş olmaları için yeterince çabuk değişen yapılara sahip olmadıklarını iddia ediyorlar. Küçük karasal bir hayvanın, tamamen işlevsel bir balinaya dönüştürecek mutasyonların 10 milyon yılda gerçekleşmiş olabileceğinin matematiksel olarak mümkün olmadığını öne sürüyorlar.

Evrimcilerin cevabı
Paleontologlar, Darwin’in balinalarla ilgili tahmininin hiç de gerçekten uzak olmadığını gösterdiler. 1970’lerden beri paleontologlar, başlangıçta daha çok karasal olup daha sonra sucul olmaya başlayan kadim balina fosillerini ortaya çıkarmaktadırlar. Bu kayıtları görmezden gelerek doğruymuş gibi gösterilen matematiksel olasılık önermeleriyle iddialarını sürdürmek yaradılışçıların işine gelmektedir.

1978’de Paul Gingerich ve ekibi tarafından yaklaşık 52 milyon yıl öncesinde yaşamış olan Pakicetus fosili bulundu ve modern balinaların erken atası olarak tanımlandı. Pakicetidler aslen kara memelileri olmalarına karşın, kulak ve duymayla ilgili birçok özelleşmeleri balinalar ve yunuslarla akraba olduklarını açıkça gösteriyordu. 1994’te ise Pakicetus ile aynı bölgede ancak 120 metre daha yukarıdaki sedimentlerde bir başka balina atası ve geçiş formu olan “yüzen yürüyen balina” Ambulocetus natans bulundu. Ambulocetus’un bir sucul memeli olduğu ortadaydı ancak aynı zamanda işlevsel bacaklara ve hala karada yürümesine izin verecek bir iskelet yapısına da sahipti. Omurgasının anatomisinden açıkça anlaşılabileceği üzere, bugünkü balinalar ve yunuslar gibi omurgasını yukarı-aşağı (balıklar gibi sağa-sola değil) hareket ettirerek yüzüyordu. Sonrasında ise Rodhocetus, Basilosaurus ve Dorudan fosilleri ortaya çıkarıldı. Basilosaurus ve Dorudon tamamıyla sucul balinalardı ve karaya artık bağımlı değillerdi.

Fosil kayıtlarıyla birlikte pekçok, morfolojik, (moleküler) biyolojik, embriyolojik, jeokimyasal ve kronolojik kanıt yardımıyla balina evriminin nasıl gerçekleştiği hakkında oldukça bilgi sahibiyiz.