12 Haziran 1934 yılında çıkartılan 2525 sayılı kanunla her yurttaşın bir soyadı taşıması zorunluluğu getirildi. Soyadları Türkçe olacaktı. Rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı. O kanunla; “ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, paşa” gibi, eski toplumun ayrıcalıklarını hatırlatan unvanlar da kaldırıldı.
Aslında güncelliği azalmış sayılabilir biraz. Bu yazıya yol açan televizyon programının demek istiyorum, programın kendisinin ve orada konuşulanların çoğunun güncelliği, evet, azalmıştır, nereden baksanız on günü geçmiş durumda yayımlanalı.
Bir kuşağı anlatabilmek kuşkusuz oldukça zor bir iştir.
Saptama Fatih Yaşlı’nın sanırım; İçinden geçtiğimiz olağanüstü dönemde olmasak merkez sağın önemsiz figürü olacak tip ülkenin en önemli muhalif yazarı haline geldiğinden söz ediyordu. Adedi 2 bin 500 liradan kitap basıp satıyordu haliyle. Kuyruktaydı müşterileri. Mevzu Atatürk. Ama şu düşük eski rejimin içini boşaltıp devrimsiz hale getirdiği zararsız Atatürk.
İsrail gazetesi Haaretz’de önceki gün “Halife Erdoğan: Türkiye’nin Cumhurbaşkanı neden sessizce Hint müslümanlarına kur yapıyor” başlıklı bir makale yayımlandı.
Daha önce belirtmiştim; Cumhuriyeti silersen Abdülhamit’e varırsın. Neden Abdülhamit? Mecburiyetten. Misal, Vahdettin’in nesine varacaksın? Böylesine kirletilmiş ve cehalete itilmiş bir ülkede bile İngiliz gemisiyle sıvışmış bir soytarıdan aziz çıkaramazsın. Bu durumda tek numarası iktidarını umutsuzca uzatmaya çalışmak olan Hamit’in kapısını çalacaksın.
AKP'ye yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, Sabah yazarı Engin Ardıç'ın 10 Kasım'da Mustafa Kemal Atatürk'ü hedef almasına ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın 10 Kasım öncesi Atatürk'e hakaret eden Kadir Mısıroğlu'na ziyarette bulunmasına destek verirken, bu iki ismi hedef alanları Cemaat'le iş tutmakla suçladı.
10 Kasım töreni sırasında saygı duruşunda bulunanlara "Burada neden bekliyorsunuz, burada ne oluyor. Bu bir kıyamdır, Allah'ın kanunu bilmiyorsunuz, batılı inançları getirtti, yazılı kanunları kaldırttı, puta tapıyorsunuz, puta saygı duyuyorsunuz" diyen Emine Şahin, Atatürk'e hakaret suçlamasıyla tutuklanırken, Şahin'e tuhaf bir destek mesajı geldi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörlüğüne ilişkin atama kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’a alınması tartışmaları bağlamında bir kaç gazetede Mustafa Kemal, Cumhuriyet ve Kurtuluş Savaşı gibi konularda sosyalist solun tutumu ele alındı.
Nedir 5,5 yıl sonra yeniden alevlenen bu Gezi takıntısı? Bizce iki temel nedeni var. Birincisi, 15 Temmuz 2016 ile "hesaplaşma" eskidi; toplumun ilgisini çekmek bakımından fazla uzadı. Ama daha önemlisi, bu "hesaplaşmanın" anadamara, kendilerine kadar uzanan siyasi damara, hiçbir zaman ulaşamayacak bir sığlıkta ve samimiyetsizlikte götürülmekte oluşu.
Herkes öyle sanıyor ama Fesli Kadir sıradan bir meczup değildir. Bize meczupluk olarak görünen şey cumhuriyete karşı duyulan gerici kininin ete kemiğe bürünmesidir. 200 yıllık aydınlanma mücadelemizin karanlık yüzünde cehaletin hareke geçmesi, yobazlığın meşruiyet kazanmasıdır. Kadir gecesinde laikliğe fes giydirilmesidir.
Dünyada ve Türkiye’de düzen karşıtı bir kalkışmayı temsil eden 1968’in ellinci yıldönümünü bugünlerde anıyoruz.
“Düzen karşıtı”, yani, anti-kapitalist, anti-emperyalist, bir anlamda “enternasyonalist” özellikleri ağır basan bir kalkışma…
1968’den bir anı
[Not: 1919 ile 1923 arasında bu topraklarda gerçekleşen devrimin niteliğiyle ilgili geliştirilen reddiyeci argümanlar tırnak içinde verilecektir, bu argümanlar kesinlikle bize ait değildir.]
“Aydın-Asker-Eşraf hareketiydi, bir burjuva devrimi bile değildi. Zaten ortada hesaba katılacak bir burjuvazi de yoktu.”
1861 yılında Çar II. Alexander yüzyıllardır süren serfliği ortadan kaldırdı ve nüfusun çoğunluğunu teşkil eden köylüleri serbest bıraktı. Fakat böylece köylüler topraklarından da olmuşlardı. Yüzyıllardır ekip biçtikleri toprakları büyük bedeller ödeyerek geri almak zorunda kaldılar. Haksızlık o kadar açık, o kadar parmağım kör gözüne şeklindeydi ki şiddet eylemleri baş gösterdi.